Savaştan bahsederken hep siyasi aktörler, çıkarlar, terör, silah, kaybedilen topraklar, kavgalar, kargaşalardan bahsederiz. Ama insanlığın temeli olan çocukları biz unutuyoruz. Hep yukarılara bakarken, aşağıda ezilen geleceğimizi görmemekte ısrarcıyız.
Orta Doğu’da, Afganistan’da yıllardır bitmeyen savaşların sonucunda geriye hep mutsuz yarınlar kaldı. Suriye’de ki savaş sonrası ve hala devam eden savaşta toplamda 4 milyondan fazla çocuk doğar doğmaz hayatını kaybetmiştir. Bu utanç tüm insanlığındır. Büyüklerin yeni makinalarını deneme hırslarıyla geleceğimiz mahvoluyor. Hırslar asırlar boyunca kapanmayacak büyük yaraları ortaya koymakta.
İnsanlığın var oluşundan bu yana devam eden savaşlar insanların hayatlarını değiştirmekte. Siyasi ve ya başka nedenlerle meydana gelen bu felaketlerin sonucunda milyonlarca hayat etkilenip yitip gitmektedir.
Her şeyin önemsizleştiği neredeyse insan hayatının bile göz ardı edildiği durumlarla karışlamak şaşırtıcı değil. Göçe zorlanan hayatlar eziyetle bezenmiş bir yaşam mücadelesi karmaşa ve kargaşa dolu hayatlar. İşte bu evrede doğmuş olan bir kelime, mülteci. Kelime anlamıyla kaynaklarda şu şekilde yer alır: “Dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişidir.”
Kelimesi kelimesine bütün unsurlarıyla etkilerini bugün dahi gördüğümüz kaybolan hayatlarını imgesi haline gelmiştir mülteci. Zaten büyük bir sorun olarak karşımıza çıkan bu durum savaşında boy göstermesiyle milyonlara ulaşmış söz konusu coğrafyalarda büyük problemlere neden olmuş ve olmaktadır. Genel tabirleri ile mülteci meselesi bu, fakat bir de mülteciler gözünden bu sorunu irdelemeli. Savaşın ardından gelen şeydir mülteci.
Bugün ise mültecinin diğer adı Suriye’dir. Savaşın bütün acımasız yanlarını yaşayan Suriye, insanlık dramları ile anılmakta. Suriye sınırlarını çoktan aşmış olan bu meseleyi artık dünya ülkelerinin her hangi bir bölgesinde görmek mümkün. Binlerce, milyonlarca insan savaş coğrafyasından kaçıp akın akın yeni yaşam alanları aramak için yollara düşmüş. Hayatları pahasına durmak yorulmak bilmeden yollarına çıkan engelleri bedenlerini feda ederek ilerliyorlar. Her ne olursa olsun bu masum insanların hayatında artık savaş hep var olacak.
Bu ortamda doğan ve yetişen çocuklar, ailesi ve sevdikleri için bir şey yapamayan anne ve babalar ve ya durumunun, hikâyesinin ne olduğunu bilmediğimiz insanlar yaşamları süresince savaşın izlerini yüreklerinden silip atamayacaklar. Acı ve gözyaşı onların hayatından hiç eksik olmayacak. Şu anda tek dilekleri savaşın durması.
Peki, savaş bittikten, binlerce milyonlarca insan öldükten, çıkar çatışmaları bittikten, silah sesleri durduktan sonra ne olacak? Bu sefer savaşın izlerini taşıyan yüreklerin iç sızılarının savaşı, yani “Vicdan Savaşı”başlayacak. Bu savaş kıyamete kadar devam edecek.
Henüz yorum yok.
Henüz yorum yapılmamış. Yorum Yap!