Devletler kendi algı ve imajları üzerine kurar politikalarını. Devletler arasında asla dostluk olmaz. Her ilişki çıkar üzerine kurulur. Dünyaca ünlü BBC, CNN gibi haber ajansları kendi ülkelerinin imajları için çalışırlar. Kendi sempatizanlarını arttırmak için kendi dil ve kültürlerini yaymaya çalışırlar. Aslında ülkenin yurtdışındaki algısı ve imajı onun gücünün bir parçasıdır.
Bu açıdan değerlendirdiğimizde Kazakistan gibi genç ülkeler olumlu imaj oluşturmayı başarmıştır. Kazakistan’ın imparatorluk geçmişinin olmaması, dolayısıyla olumsuz geçmişi olmaması algı inşası açısından avantaj ise de, daha önce uluslararası arenada görünmemesi dezavantajdır. Ancak Kazak demografik yapısının kırılgan olmasına rağmen, dolayısıyla kimlik bunalımı ve güçlü komşuları gibi dezavantajlara rağmen iç ve dış politikada istikrarlı olmayı başarabildi ve buna bağlı olarak bölgede ve dünyada olumlu Kazakistan algısı yerleştirmekte oldukça başarılı oldu.
Suya muhtaç çöldeki ağaç gibi gelişmeye yükselmeye istikrarlı kalmaya aç bir ülke tespiti yanlış olmazdı.
BMGK Üyesi Kazakistan
Birleşmiş Milletler Genel Kurulun’da 28 Haziran 2016 tarihinde yapılan oylamada, Kazakistan, 193 üye ülkeden 138’inin oyunu alarak BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmişti. Üyelik 1 Ocak 2017 itibarıyla başlamış bulunup, 31 Aralık 2018 tarihine kadar devam edecektir. Bu gelişme yorumsuz Kazak diplomasisinde en büyük başarıdır.
Kazakistan Dış Politikası: Bölgesel Barış ve İstikrar
Kazakistan uluslararası politikada bölgesel barış ve uluslararası güvenliği sağlamak yolunda ilerlemekte, 130’dan çok etnik ve farklı dini gruplardan oluşan Kazakistan’ın demografik yapısını göz önünde bulundurduğumuzda bunun doğru strateji olduğunu görebiliriz. Jeopolitik açıdan bakıldığında ise Kazakistan Rusya ve Çin gibi büyük devletlerin ortasında ve İslam dünyasının bir köşesinde yer alan genç ülkedir. Bu demek Kazakistan ister istemez büyük devletlerin arasındaki siyasi çatışma, diğer taraftan İslam dünyasındaki çatışmalar Kazakistan’ı etkileyecek ve doğru siyaset yürütülmezse Kazakistan’ı istikrarsızlığa sürükleyebilecektir.
Tıpkı, Ukrayna’da yaşananlar gibi. Bu sebeplerden dolayı Kazak yönetimi en başından uluslararası politikada aktif diplomasiyi tercih etti.
Astana oluşuma 2010 yılına kadar da dönem başkanlığını yürüttü. Daha sonra bu örgütün dönem başkanlığını Türkiye’nin üstlenmesi ve şimdi de başkanlığı Çin’in devralması Kazak diplomasi inisiyatifinin başarılı bir şekilde gerçekleştiğinin en bariz göstergesidir.
Kazakistan’ın jeopolitik konumu hem demografik yapısı ülkenin içine kapanmasını engellemektedir. Kazakistan’ın toplumsal yapısı ise etnik olarak Slav-Türk, dini olarak ise Hristiyan-Müslüman olarak ayrılmaktadır. Eğer Kazakistan proaktif bir dış politika tercihinde bulunmaz ise, Kazakistan’ın Slav-Hristiyan toplumu kuzeye doğru, Türk-Müslüman toplum ise güneye doğru çekilir ve ülkenin bütünlüğüne tehdit oluşur.
Günümüzde buna en iyi örnek: Ukrayna. Kazakistan’ın Avrasya’da entegrasyon süreçlerini desteklemesi de bununla açıklanabilir. Bilindiği üzere; Kazakistan, bir taraftan Avrasya Ekonomi Birliği çerçevesinde Rusya ile ekonomik bütünleşme sürecini işletirken, diğer taraftan Türk Konseyi (Türk Keneşi) kapsamındaki aktif tutumuyla Türk Dünyası ile entegre olmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla Kazak dış politikası her ne kadar ‘idealist’ olarak tanımlansa da aslında Kazakistan’ın çıkarlarına hizmet ettiği için ‘realist’ yanını görmekteyiz.
Kazakistan’ın Ekonomi Politikaları
Bir diğer önemli tarafı ise Kazak dış politikasının ekonomi odaklı olmasıdır. Kazak dış politikasının önceliği, Kazakistan’a yurtdışından sermaye çekmek. Bu politika Kazakistan’ın yurtdışındaki imajı ve algısı üzerine çalışmayı gerektirmektedir. Kazakistan bağımsızlığının ilk gününden itibaren kendini güvenilir, sorumlu ve tutarlı devlet olarak tanıttı. Bundan dolayı Kazak dış politikasında gelgitleri, tutarsızlıkları görmeniz mümkün değildir. En başından itibaren ülkenin dış misyonlarının hedefi netti: olumlu, barış seven, bölgesel ve uluslararası barışa katkıda bulunan, kendi iç politikasında istikrarı sağlamış bir ülke imajını oluşturmaktı. Aslında Kazakistan’ın bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe katkısı azımsanmayacak kadar önemlidir.
Diğer açıdan Kazakistan’ın BM Güvenlik Konseyine üyeliği Kazak diplomasisinin imaj çalışmasının doğal sonucudur. Kazak diplomatlarının BM genel sekreterliği yardımcılığını üstlenmeleri uluslararası örgüt deneyimlerinde yeterli olduklarının kanıtıdır. Dolayısıyla Kazakistan bağımsızlığının ancak 25. yıl dönümünü kutlamakta olsa da, hem ülke yönetiminin kararlarıyla, girişimleriyle, hem insan kaynaklarıyla kendini uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak kanıtlamıştır.
“Nükleer Silah Tehdidinin Ortadan Kalksın”
Nazarbayev Kazakistan’ın BMGK üyesi olarak önceliklerine odaklanmaktadır. İlk olarak Kazakistan’ın amacı dünyadaki nükleer silah tehdidinin ortadan kalkmasıdır. Bu bağlamda Kazakistan İran nükleer programının, Kuzey Kore nükleer silah sorununun barışçıl yollarla çözülmesini desteklemektedir. Aslında Kazakistan’ın bulunduğu Türkistan bölgesine bakılırsa, bölgenin nükleer güçlerle çevirili olduğu fark edilecektir.
Kuzeyde Rusya, doğuda Çin, güneyde Hindistan ve Pakistan nükleer silahlara sahiptir. Nükleer silahların yaygınlaşması bölgeyi belirsizliklerle tehdit etmektedir. Dolayısıyla Nazarbayev her şeyden önce BMGK daimi üyelerine BM’nin 100. yıl dönümü olan 2045 yılına kadar nükleer silahlardan kurtulma hedefinin belirlenmesini istemektedir.
Henüz yorum yok.
Henüz yorum yapılmamış. Yorum Yap!