Ben ya “hasta”yım ya da yalancı. Neden mi böyle düşünüyorum? Konuyu anlatmaya şöyle başlayayım. Kendime verdiğim sözlerin belli bir kısmını tutamıyorum. Özellikle zamanlama kısmında. Bundan dolayı kendimi ya yalancı olarak kabul etmek istiyorum ya da yalancı değilim ama “hasta” olduğumdan dolayı böyleyim diye düşünüyorum. Daha bir kaç günüm var, bir kaç saatim var diye diye işlerimi ertelemeye devam ediyorum.
Genellikle toplumda “erteleme hastalığı” olarak bilinen bu durum psikiyatrik hastalıklar listesinde yer almıyor. Yani bu durum aslında hastalık değil. Uzmanlar durumun hastalık olmadığını söyleseler de ben bu söylentilere hala ikna olmuş değilim. Bence bu durum hastalık ve bulaşıcı bir hastalıktır.
Bazı araştırmacılar da “erteleme hastalığı” olanların hasta olmadıklarını aslında onların, inanılmaz azimli, çalışkan ve aşırı mükemmeliyetçi insanlar olduğunu söylüyorlar. Daha iyisini yapmak, işlerinin mükemmel olmasını istedikleri için böyle yaptıklarını söylüyorlar. Eğer bu araştırmalara inanacak olursak o zaman işlerini erteleyenleri iki kısma ayırmak gerekiyor. Bir, işlerini mükemmel olmalarını istedikleri için erteleyenler. İki “hasta” yani tembel, motivasyon düşüklüğü veya adını her ne koyarsanız koyun ondan dolayı erteleyenler. Ben kesinlikle ikinci kısımda olanlardanım.
Peki bu satırları neden yazıyorum? İşlerimi ertelediğimden dolayı başıma bir sürü olay geldi. En son bir kaç gün önce yaşadığım trajikomik olaysa beni içinden çıkılması zor duruma soktu. Çok başınızı ağrıtmadan başımdan geçen olayı anlatayım.
Tez danışmanımdan bursluluk durumumun uzatılması için bir dilekçe almak zorundaydım. Bir ay önce konuştum. Hocam dilekçeni getir imzalayayım dedi. Bunun benzeri bir dilekçeyi geçen dönem de almıştım. Bundan dolayıdır ki hocam yeni yazılacak olan dilekçenin geçen dönem yazdığımız dilekçe ile içeriğinin aynı olmamasını istemişti. Çünkü geçen dönem yapılacaktır diye yazılan işler bu dönem benim ertelememden (tembelliğimden) dolayı yapılmadığı için hocam aynı dilekçeye imza atmayacağını önceden söylemişti. Ben de her zaman olduğu gibi bu gün yazarım yarın yazarım diyerek dilekçeyi en son gün yazıp sekreteryaya bıraktım. Hocamdan dilekçeyi imzaladım gel al mesajını beklerken aynen şu şekilde mesaj geldi. “Geçen dönem yazdığın dilekçeyi getirdiğini ve benim onayladığım metinde yaptığın değişikliği fark etmeyeceğimi mi düşündün?” İlk önce ne olduğunu anlamadığım için şaşkınlıkla hocamı arasam da işimi son dakikaya bıraktığım için ilk dönemde yazdığım dilekçeyi götürdüğümü anladığımda artık çok geçti. Danışmanım onu “kandırmak!” için böyle yaptığımı düşünmüştü. Nitekim hala böyle düşünüyor. Ben, hocam aceleyle olduğu için geçen dönemki dilekçeyi getirmişim, bakın hocam imzanız da var desem de artık O inanmak istediğine inanmıştı bile. Zamanında yapmış olsaydım belki de bu yanlışlığı aradan kaldırmak için bir şeyler yapılabilirdi. Maalesef artık çok geç.
Velhasılıkelam ben bu durumun çözümünü bilmiyorum. Bilenlerinizin bana da yardım etmesini temenni ediyorum. Hastalık mı? değil mi? veya başka her neyse adını koyamıyorum. Ama Türk toplumu olarak bu beladan kurtulmamızın bir yolu olmalı. Hatta bu yazımı yazmaya başlamadan önce bahsi geçen konuyla ilgili tezlere, araştırmalara bakayım sonra daha iyi bir yazı yazayım diye de aklımdan geçmedi değil. Son anda fark ettim ki, yine bir erteleme durumuyla karşı karşıyayım. Ertelemeden yazdım!
Bir birimize dua etmeyi unutmayalım….
Henüz yorum yok.
Henüz yorum yapılmamış. Yorum Yap!