15. yüzyılda Kuzey Türkistan, Deşti Kıpçak’tan Kıpçak Türklerinin güneye göçüşü sırasında bir kısım Türk boyu ayrılıp bu göçe dahil olamadı. O günden günümüze söz konusu Türk boyu Kazak ismiyle anılmaya başladı.
18. yüzyıla kadar Kazaklar üç cüze ayrılmışlardı. Büyük Cüz, Uysan Ordası Güney ve Güneydoğu Kazakistan, Kuzeybatı Çin (Doğu Türkistan) ve Özbekistan’ın bazı bölgelerini kapsar. Orta Cüz veya Argın Ordası Orta ve Doğu Kazakistan’ı kapsayan 6 kabileden oluşur. Küçük Cüz veya Alışın Ordası Batı Kazakistan’ı kapsayan 3 kabileden oluşur.
1750’ye kadar Mançuryalılar, Kerey kabilesinin Doğu Türkistan’dan Mançurya’ya sızmasını engellemek için Zaysan Gölü ile İli Nehri arasında askeri bir sınır çizdi. Buralarda sınır olmadığını ilan eden Orta Cüz grubu, Türkistan’ın kuzeyindeki Altay dağlarında göçebe hayatI yaşamaya başladı.
1864 yılında Moğolistan ile Çin arasında sınır belirlendi ve böylece ilk kez Kazaklardan bir ulus doğdu.
Göçebeler için sorunu ağırlaştıran şey, Rus yayılmacılığı döneminde Çar’ın ordusunun üstün bir beceriyle, Mançuryalılar, Cungarlar, Naymanlar, Uygurlar ve Kazaklar arasında savaş kışkırtıcılığı olmuştur. 1864 ila 1878 tarihleri arasında Cungar ve Uygur ayaklanmalarına katıldıkları Doğu Türkistan’dan başka yerlere zorla göç ettirildiler.
1830’larda Kazaklar kendilerine, toplam Kerey nüfusunun yaklaşık yarısını temsil eden ve alt kabile topluluğu olan Centekay ile Cadak boylarından dört lider seçtiler: Bu liderlerin, Kerey nüfusunun tamamını temsil ettiğini farz edilmesine rağmen liderler kendi boylarını kayırdılar ve bu da huzursuzluğa neden oldu. Ayrıca bu durum bütün alt-kabilelerin aksakallar arasındaki rekabeti derinleştirdi.
Bu yıkıcı rekabete ek olarak, Moğolistan’a göçe sebep olan ikinci bir faktör ise artan insan ve hayvan nüfusunu besleyecek toprak ve otlak bulma sıkıntısıydı. Bu dönemde Çin’ den Moğolistan’daki yüksek Altay dağlarının kuzey yamaçlarına ilk Kazak göçü başladı. 1882 ila 1883 tarihleri arasında Kazaklar Mançurya hükümetine başvurarak, Bayan Ölgey’ de kendileri için toprak talep ettiler ve bu talepleri yönetimce karşılandı. 1903 yılına kadar Kazaklar, Sagsay ve Deluun köylerine kadar yayıldılar. Moğolistan’a gelmelerinden otuz yıl sonra kazaklar, artık Bayan Ölgey oymağında yıl boyunca yaşıyorlardılar. Kışı Hovd Nehri kıyılarında geçiriyor ve yazın da yüksek yaylalara çıkmayı tercih ediyorlardı.
Meralar için rekabet eden Moğol Kabileleri ile Mançuryalıların yüzlerce yıldır süren baskılarına, onlarca yıl devam eden Sovyetlerin etkisinden kaynaklanan zulümlere ve yarım yüzyıldır uygulamakta olan asgari ölçekte de olsa bir ekonomik hayat ve piyasa mekanizmasının çökmesine rağmen Batı Moğolistan’daki göçebe Kazaklar şaşırtıcı ölçüde istikrarlı bir hayat tarzını korudular.
Bu durum, eski çağlara özgü geleneklerin etkileyici bir biçimde sürdürülmesinde kendisini gösteriyor. Hayvancılığa dayanan bir ekonomik hayat tarzı, doğumdan ölüme kadar hayatın her döneminde bilgilerin nesilden nesile aktarımı ve son dönemde kendilerine has dini inanç sisteminin yeniden canlandırılması bugün de devam ediyor.
Henüz yorum yok.
Henüz yorum yapılmamış. Yorum Yap!