Rivayet odur ki!
Merzifonlu Karamustafa Paşa İkinci Viyana bozgununda suçlu olarak değerlendirdiği komutanlardan birini fermanla devrin padişahı IV. Mehmet’e gönderir. Fermanı, Sultana sunar. Fermanda “Sultanım Viyana Bozgunun müsebbibi fermanı getirendir. Siyaseten halli uygundur” yazar. Komutan İstanbul’a avdet ederken olur bir kaza ve gözü gibi baktığı ferman açılır. IV. Mehmet fermanın mührünün açık olduğunu görünce “nedir bu hal diye” paşaya sorar. Komutan “Kulunuzun isteği dışında açıldı Sultanım” der. Sultan “İçinde ne yazıyor biliyor musun?” diye sorar. “Kulunuzun halli yazar Sultanım” cevabını alır. Sultan “Neden kaçmadın” diye sorar. Cevap hayli enteresandır. “Sultanın mülkünde kaçacak yer mi var”.
İşte devlet olgusu anlayışı ile yetişenler, şirket muhasebesinden gelmeyenlerin “kaçacak yerleri yoktur.”
Esasında kaçılmasını gerektiren yer de yoktur.
Uyuşturucu, sigara ve alkol bağımlıları gibi anlık haz sahibi olduğunu düşündüğünüz ama asla faal hizmet imkânı bulmadığınız mekanizmalara sahip çıkmanın ve bağlılığın gereksiz olduğunu anlamamız gerekecek.
Yaşar Kemal
Eşari takımının Türkiye’deki yılmaz müdafii ve bayraktarı Necip Fazıl’ın devlet bursu ile gittiği Paris’ten eğitimini yarım bırakarak döndüğü ülkede, Menderes’in savunmasına bile konu olan devlet kesesinden savurganlığı ile çıkarılan raporlarını okuyarak büyüyen nesil alttan alta “muhasebe” yapıp, cumhuriyetle hesaplaşmaya girdi. Milli duygularla yazılan şiirlerin “Çile”sini biz çektik. Yalın kılıç sokaklarda kahramanlık sevdasına düştük. Asıl kahramanlardan biri ise Yaşar Kemal’dir. Diyarbakır çevresinde 1925 Türk-Bulgar İkamet Sözleşmesi ile 1934 sonrası Şumnu vilayeti çevresinden, özellikle “Yeni Pazar” çevresinden gelip mübadele yada daha öncesi boşalan köylere gelip oraları şenlendirmişler. Esasında kayıtlarda yakaladığım ama fiili olarak irtibat kuramadığım önce Halep’e daha sonra Halep elden çıkınca, Urfa’ya (Şanlıurfa) yerleştirilen Deliorman Türkleri de var. Yaşar Kemal 3 Temmuz 1951 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımladığı makalede Diyarbakır ve çevresine yerleştirilen Deliorman Türklerini yazmış.
Heyecanın adı: Sait Arkan
Ben bu yazıyı okumak için araştırma yaparken aile kütüğünü tutma bir nefes olma heyecanı ile öğretmen-yazar Sait ARKAN’ın “Palas Pandıras” kitabı ile karşılaştım. İyiki yazmış. Kendisi ile irtibat kurup kitabından temin ettim. Bir çırpıda okudum. Diyarbakır’da olduğum sırada da irtibat kurdum. Pek kibar bir insan. Unutulmuşluk ve geri hatırlanmak heyecanı ile bilgilerini akıtıyor. “Üç-beş tane kaldık” diyenlerin sayılarının o kadar da azımsanmayacak kadar fazla olduğunu görmüşler.
Şüphesiz üçüncü kahraman: Resmiye Tokgöz
Gazeteci Resmiye TOKGÖZ Diyarbakır Deliorman Göçmenlerini yakın zamanda gündeme taşıyan üçüncü isim. İnternette kısa bir araştırmada bu üç kaynağa ulaşabiliyorsunuz.
Ben de burada tedaviyi reddeden hasta misali güzel insanları buldum. Yada onlar beni buldu.
Heyecan, umut, gelecek için var olan insanlarımız Anadolu’daki Balkanlar.
Onları Bulgar göçmeni tabiri çok incitiyor. Ben de birkaç kez rastladım. Coğrafyadan uzaklaşınca önce tercüme hataları başlıyor. Arkasından da yaptığı tercümeye göre sorgulama! Süryaniler Ortodoks, Keldaniler Katolik. Ya siz ORTODOKS musunuz?
Daha kısa süre önce Türkiye’de uluslararası bir organizasyonda TÜRKİYE’yi İngilizce’ye TURKEY, İngilizce’den Rusça’ya HİNDİ olarak çeviri görmüştüm.
Kalın sağlıcakla!
Henüz yorum yok.
Henüz yorum yapılmamış. Yorum Yap!